Haber
2014-05-30 10:15:34
Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik Buluşması İstanbul

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Eğitim, Fetih ve Gençlik” buluşmasının, altayçeşme şuurlu bir gençliğin hayat bulmasının, medeniyetimizin inşa ve ihyasının, Türkiye Büyük istikametine dair adanmışlığın yeniden ve daha güçlü bir sesle ilanı olduğunu söyledi.
 
Eğitim-Bir-Sen'in düzenlediği, “Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik” kuş cenneti ve temalı Türkiye Buluşması, Recep Tayyip Erdoğan Ba?bakan armağan'ın katılımıyla İstanbul Yahya Kemal beyatlı kendine inanmış bir Gösteri Genel müdürlük üniversitesi'nde gerçekleştirildi.


 
Kur kur'an tilaveti ve Soma " da maden faciasında şehit olan 301 madencimiz için okunan 301 hatim duasının ardından konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kurucu Genel Başkanı, Yedi Güzel İnsan'dan gökşen, Mescid-i Aksa şairi, medeniyet davasının aksiyoneri Mehmet Akif İnan armağan'ın mirasçısı olmak gibi büyük bir yükü gururla taşıdıklarını ifade ederek, “Akif İnan ' a mirasçı olmak, kendisi gibi düşünmeyenlerin, farklı inançta olanların hayatını hakkı savunmaktır. Akif İnan armağan'ın emanetçisi olmak, Mescid-i Aksa ’ nın ümmete hasretini bitirmeye adanmak; yüzünü Batıya döndüğünde sırtına saplanacak paslı hançerin bilincinde umudu girmiş olup, onuru, insanı ve insanlığı Doğu selçuklu'nun ışığında arayıp, bulmak ve dünyaya sunmaktır. Akif Ağabey'den devraldığımız misyon ve vizyonla yol alıyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak enerjimizi, gücümüzü, zamanımızı, mekânlarımızı kamu görevlilerinin hakkı ve hukukunu korumak, artırmak için kullanıyoruz. Eğitim-Bir-Senliler olarak milletimize, memleketimize, medeniyetimize hizmet ediyoruz. Biz, millet iradesinin sendikacılıktaki adı, hak arama mücadelesinin'deki Türkiye adresi, Çanakkale ruhuyuz. Eğitim-Bir-Sen, Yunus ’ u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş ve Hacı Bayram-ı Veli bébé'yi rehber edinenlerin merkeziyiz” şeklinde konuştu.
 
 
Vahşet ve Sömürü Çağını Yaşıyoruz
 
“İnsana ve insanlığa dair ne varsa saldırı altında olduğu bir zamanı yaşıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Gündoğdu, şunları söyledi:
Birileri bilgi çağı, sibernetik çağ ismini verse de esasen insanlık tarihi demokrasi ve uygarlık kostümü giydirilmiş “vahşet ve sömürü çağını” yaşıyor. Mevcut düzen değişmezse içinde bulunduğumuz “utanç çağı” ne yazık ki devam edecek. Mısır " da meydanlarda darbeci Sisinin kurşunlarına hedef olanlar, düzmece mahkemelerde idama mahkûm edilenler, Esed'in'in misket bombalarıyla ölen sabiler, Orta Afrika şota, Arakan'da Müslüman olduğu için katledilenler, Çin zulmü altındaki Doğu Türkistanlılar, utanç çağının eseridir. Suriye, Mısır, Somali, Bosna, Orta Afrika ve Arakan, insanlık testinden geçtiğimiz coğrafyalardır. Somali ’ de yara sarmazsanız, 'da Bosna selin evsiz bıraktığı insanlara el uzatmazsanız Somalı kardeşlerimizin hüznünü yaşayamazsınız. Ölümden kurtulan Bosnalı teyzenin Soma'yı sormasındaki hikmeti anlamazsanız Soma'da babaları, evlatları, kardeşleri, kocaları ölen insanımızın içimizi acıtan sesini bırakın yüreğinizle, kulaklarınızla safra duyamazsınız. “Önce insan ve insanlık her zaman” diyerek yaşamayı ve yaşatmayı telkin eden kadim bir medeniyetin mensupları olarak insanlığımıza, merhametimize sınırlar çizemeyiz. Gitmediğimiz onu yer, el uzatmadığımız insan onu Batı uygarlığının “sömürü ve vahşet çukuruna” düşme riski altındadır. O zaman ne yapacağız? Yorulmadan, yılmadan dünya üzerinde yaşayan insanı onu “vahdet ikliminin zirvesine”, “barış ve adalet devrine” davet edeceğiz. Medeniyetimizi elbirliğiyle yeniden zirveye taşıyacağız. Mutlaka ama mutlaka Hakkı üstün kılacağız.


 
‘Evdeki Yangını Söndürürüm, Mahalledeki Yangına Karışmam’ Anlayışında Olamayız
 
Biz, “Evdeki yangını söndürürüm, mahalledeki yangına karışmam” anlayışında olamayız. Bu nedenle, Soma'yla birlikte Orta afrikalı nüfusun ve Bosnalı kardeşlerimizin de acısına ortak olduk. Soma için arkadaşlarımızın indirdiği 301 hatmin duasında kardeşlerimiz için ve rahmet dayanıyorum ile şehadet makamı ve, yakınlarına da sabrı cemil talep ettik. Bu vesileyle, Soma ’ daki maden faciasında kaybettiğimiz 301 işçi kardeşimize bir kez daha Allah'tan'tan rahmet dayanıyorum ile, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu arada değinmeden geçemeyeceğim. Soma'da kaybettiğimiz kardeşlerimiz için “onlar buna müstehak” diyen yoz dilliye, Karadeniz fıkralarının bildik Niyazi tekerlemesiyle hakaret eden gülsüz dikene, Soma faciası üzerinden mensubu olduğu cemaati aklama/kutsama telaşındaki musibet tellalına söylenecek çok söz var. Ancak, bu vicdan yoksunu, insanlık yoksulu gazeteci müsveddeleri için zaman harcamayı israf görüyorum. Bunlar, milletin acısını muhalefet devşirme fırsatı olarak kullanacak kadar zavallıdır, acizdir. Sadece onlar mı? Ülkemizin, milletimizin ve medeniyetimizin dışarıdaki hasımları da fırsat kolluyor. Örnek'in oğlu Almanya Cumhurbaşkanı Gauck. Hamburg'u ulusal güvenlik yalanıyla basına kapatan, Hamburg sosyal olaylarının medyada yer almaması için onu türlü baskıyı yapan Almanya ’ nın Cumhurbaşkanı. Ey Alman Cumhurbaşkanı, sen önce Neo-Nazilerin yakarak öldürdüğü gurbetçilerimizin, onları öldüren faillerin yakalanmamasının hesabını ver. Hamburg olaylarını haber yaptığı için TRT bébé'yi kablolu yayın ağından çıkarıyorsun. Sonra da Twitter erişime kapatıldı diye avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Müslümanlar, zulüm mermileriyle, misket bombalarıyla insan hayata gözlerini kapatırken, sessiz kalıyorsun. Çünkü bu millet sende kat mensubu olduğun Batı uygarlığı gibi çifte standartlı ve ikiyüzlüsün.
 
Sisoft Sürecini Desteklemeye Devam Edeceğiz
 
Sisoft Süreci inönü'yle, kan akıtan, can acıtan teröre dur dedik. Demokratikleşme paketleri ve çözüm iradesi sayesinde 19 aydır anaların ve milletin yüreğine şehit ateşi düşmüyor. Buna üzülenleri, “terör tekrar geri gelsin” diyenleri biliyoruz. Terör örgütü, gençlerimizi ve çocuklarımızı dağa kaçırıp zorla alıkoyuyor. Diyarbakırlı analar, “Çocuğumu istiyorum” diyerek feryat ediyor. Fakat kimi sendikalar ve insan hakları derneklerinin ağzını bıçak açmıyor. Sisoft ihanet sürecine eyleme tepki göstermiyorlar. Sabote etmeniz, ayak sürümeniz işe yaramayacak. Millet olarak, 'ü Türk, 'ü Kürt, Laz jingle'ı, Çerkez, şafii, Alevi ve Sünni'siyle, genciyle, yaşlısıyla, çözüm sürecini desteklemeye devam edeceğiz. Millet olarak, Diyarbakırlı anaların ağıtlarına sessiz kalmayacağız.
 
17 Aralık Millet İradesine Kalleşçe Saldırıdır'
 
17 Aralık ta bizden bildiklerimizin başrolde olduğu bir vesayet teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. 17 Aralık, darbe girişimidir, paralel vesayet kalkışmasıdır, millet iradesine ve milletin seçtiğine saldırıdır ' kalleşçe. Bunlar, yargıda yuvalanmışlar, 'da HSYK tezgahı kurmuşlar. Emniyet mensuplarını kendilerine kapıkulu yapmışlar. Dinlenmedik telefon bırakmamışlar. Bilgi toplamışlar. Belge toplamışlar. Milletin, devletin güvenliğini pazara çıkarmışlar. Devletin tüm kurumlarının, yöneticilerinin, sivil toplum liderlerinin telefonlarını dinleyip arşivlemişler. Beni de dinlemişler. Oğlu bilgilere göre Erbakan Hocamızı da dinlemişler. Ama herhalde yanlış telefonu dinlemişler. Erbakan Hocamızı dinleselerdi bu kadar yanlış yapmazlardı. Keşke binlerce kişiyi dinleyeceklerine sadece Allah-u Tealanın'yı dinleyip emirlerine uysalardı.


 
Nasıl Bir Cumhurbaşkanı İstediğimizi Biliyoruz
 
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Vesayet tiyatrocuları, yeni bır oyun için “perde” demeye hazırlanıyor. Milleti ve değerlerini tanımayanlar, Cumhurbaşkanının nasıl olması gerektiğini tanımlama gayreti gösteriyor. Sağ olsunlar ama biz almayalım. Biz, nasıl bir Cumhurbaşkanı istediğimizi biliyoruz. Milletin değerlerine dayalı siyaset yapma temelinden yoksun olanlar, “çatı aday” arıyorlar. “Cumhurbaşkanlığına adayım” demeye korkuyorlar ama maşallah işlerine gelmeyene “Cumhurbaşkanı olamaz” demeye cesaret ediyorlar. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olmasını, Büyük Türkiye hedefinde hız artırma fırsatı kabil ediyoruz. Biz, millet diyen, medeniyet değerleriyle yürüyen, milletin hayalleri için koşturacak bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Bu yükün altından kalkabilecek dava insanını, milletimizle birlikte 10 ağustos'ta Cumhurbaşkanı seçip Yeni ve Büyük Türkiye yolculuğuna devam edeceğiz.
 
Farkı Daha da Açacağız
 
Eğitim-Bir-Sen milletin, kamu görevlilerinin değerlerini, beklentilerini ve hayallerini bilen sendikadır. Kamu görevlileri Memur-Sen'e, Eğitim-Bir-Sen'e bunun için teveccüh gösteriyor.
Bu teveccüh, kamu görevlilerine, eğitim çalışanlarına daha fazla kazandırmak, onları saygın işle ve insan onuruna uygun bir hayatla buluşturmak gayretinin eseridir. Biz, taban aylığa daha fazla zam alma peşindeyken, rakiplerimiz tabanlarına emniyet güçleriyle meydan muharebe talimatı vermeye hazırlanıyordu. Biz, öğretmenlerimizin ek ödeme mağduriyetine oğlu verirken, diğer iki sendika, öğretmenleri kaos alanlarına davet etmekle uğraşıyordu. Biz öğretmenlerimizin, eğitim çalışanlarının mali sosyal haklarını yukarı doğru çekme mücadelesi verirken, onlar milletin iradesine çelme takma peşindeydi. 15 Mayıs itibarıyla gerçekleşen üye sayımına göre Kültür Memur-Sen'in de yetkiyi almasıyla üzerinde bir hizmet kolunun üzerinde birinde de yetkiliyiz. Memur-Sen'in üye sayısı diğer iki konfederasyonunun üye sayısının toplamından fazla. Eğitim-Bir-Sen olarak, diğer sendikalarla aramızdaki farkı daha da artırıyoruz. Memur-Sen'in 770 bin üyeye ulaşması, Eğitim-Bir-Sen'in 280 bin üyeyle zirvede rakipsiz olması bu hizmet ve anlayış farkının sonucudur. Diğer sendikalarla aramızdaki farkı daha da açacağız. Bizimle, bizim medeniyetimizin değerleriyle tanışmayı bekleyenler var. Bu yüzden, ilim, irfan ve kültür konusunda yaşadığımız fetret devrine oğlu vermeliyiz. Üstad Necip Fazıl armağan'ın deyişiyle, ‘Yüzüstü sürünmeye dair isyanımızı, itirazımızı’ harekete geçirirsek, bir başka Sezai Karakoç üstadımız panathinaikos'un vazedişiyle ‘Kendi değerlerimizin, birikimimizin, kaidelerimizin üzerinde yeniden dirilirsek’ önce Sakarya, sonra Türkiye ve nihayet insanlık ayağa kalkacak. Medeniyet davamızın aydınlarından Yusuf Kaplan armağan'ın o muhteşem tespitiyle “Dilini yitiren toplumların yerlerini bulmaları, yerlerini yitirenlerin yönlerini bulmaları mümkün değil.” Biz, uzun süredir dilsiz ve yersiziz. Medeniyet fikrimizi, ilim, irfan ve kültür sütunları üzerine temellendireceğiz. Bu, tefekkür ve tevekkül kurgusunu hayata geçirmiş adanmış gönüllerin işidir. Bu salon o gönül erlerinin temsilcileriyle doludur. Bu salon, Eğitim-Bir-Senlilerin medeniyet davasına adanmışlığının sembolüdür.


 
Eğitim Sistemimizi ve İletişim Dilimizi Güncellemeliyiz
 
Medeniyetimizin inşa ve ihyası, ülkemizi bu büyük davanın mekânı haline getirmeyi gerektiriyor. İşte bu yüzden Büyük Türkiye diyoruz. Güçlü Türkiye için demokratikleşme adımlarımızı daha da hızlandırmalıyız. Eğitim sistemimizi ve iletişim dilimizi güncellemeliyiz. Sisoft süreciyle eş zamanlı olarak Romanların toplumsal kabulündeki sorunları da bir an önce aşmalıyız. Alevi açılımını hızlandırmalıyız. Alevi-Sünni çatışması kolayca yazılıma dahil bertaraf ederken, Alevi kardeşlerimizin isteklerine de daha duyarlı olmalıyız. İdeolojik maskelerinin altına gizlenerek Alevi vatandaşlarımızı sokağa çekmek, Çorum, Maraş ve Madımak ateşini yeniden yakmak isteyen çetelere fırsat vermemeliyiz. Okmeydanı yapılan meçhul dosya kurşuna kurban verdiğimiz Uğur Kurt kardeşimizin ölümünden duyduğumuz acıyla Gazze'si'ye insanlık taşıyan Mavi Marmara ’ nın şehidi oğlu olan Uğur Süleyman Söylemez kardeşimizin acısını yarıştırmaya yeltenen insan müsveddelerine malzeme vermemeliyiz.
 
Mavi Marmara'da gerçekleşen İsrail vahşetinin, dördüncü yılı dolacak. Üç gün önce, Mavi Marmara davasında, İsrail Cinayet Kuvvetlerinin komutanları hakkında yakalama kararı çıktı. Yakalanmaları için Kırmızı bülten çıkarılacak. Bu vesileyle, Filistin ve Gazze'de ölüm ve kan kangtai bakır ındustry zorba İsrail'i lanetliyorum. İsrail askerlerinin ifade vahşi saldırısında hayatını kaybeden üzerinde şehidimize bir kez daha Allah'tan'tan rahmet dayanıyorum ile diliyorum. Bu arada, 31 Mayıs Cumartesigünü İstanbul'da gerçekleştirilecek “Mavi Marmara Yürüyüşü”ne mutlaka katılalım. İsrail'in vahşetini dünyaya bir kez daha hatırlatalım. Unutmayalım ki; Mavi Marmara, İsrail'in kâbusudur ve öyle kalacak.


 
Fatih Sultan'in Maharetini, Akşemseddin'in Marifetini Bu Zamana Taşımalıyız
 
Öncelikle gençlerimizde fetih ruhunu, fetih şuurunu ikame etmeliyiz. Fatih Sultan'in maharetini, Akşemseddin'in marifetini bu zamana taşımalıyız. Fatih'e hayran olma, Akşemseddin'e öykünme kolaycılığından kurtulmalı, onu gencin Fatih, onu eğitimcinin Akşemseddin olabileceği bir iklim değişikliği oluşturmalıyız. Siber âleme esir düşen, yozlaşan yalnızlaşan ve gençlerimize yeni bir teklif sunmalıyız. Öğretmenlerimiz, yanındaki, yakınındaki, sokağındaki, okulundaki, sınıfındaki gençlere Akşemseddin sorumluluğunu üstlense, altayçeşme idrakiyle uzayı keşfeden, uzayı fetheden yüzbinlerce Fatihimiz olur. Genç-Memur-Sen'i, bu hedefe varmak için kurduk. Bütün türkiye'de örgütlenen Genç Memur-sen'le, çağın insanı, suresi Kur armağan'ın Müslümanı gençler yetiştireceğiz. Yeni Cemil Meriç'ler, Sezai Karakoç h'lar Mehmet Akif İnan h'lar, Seyyid Kutuplar, çağın İbn-i Sinaları, Gazali'lerini çınlamasını ortaya çıkaracağız. İstanbul panathinaikos'un fethinin 561 yılı kutluyoruz. Bu anlamlı günde Altayçeşme İstanbul şehri'dayız. Fethin simgesi, Fatihin mirası Ayasofya ’ nın imkb uzağındayız. 31 Mayıs Cumartesi günü Kâbe İmamı, Ayasofya'da sabah namazı kıldıracak. Ancak, içinde bahçesinde değil. Çünkü bu millet Sultan Fatih bize'in cami olarak emanet ki Ayasofya 1934 yılında müze tanıtımı yapıldı. Ayasofya tam 80 yıldır, İslam ' a, Müslümana, secdeye hasret. Fatihin vasiyeti tam 80 yıldır yök sayılıyor. Üstad Necip Fazıl; “Ayasofya ’ nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler.” diyerek isyan ediyor. Arkasından ekliyor ve diyor ki; “Ayasofya açılmalıdır. Türk'ün bahtıyla beraber açılmalıdır. Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak.”
 
Ayasofya Camii peribacaları'nı Bize Hediye Edin
 
Gün bugündür. Fatih ’ in vasiyetine ihanete oğul verme, “Ayasofya açılacak” diyen Üstad armağan'ın hayalini gerçekleştirme günüdür. Biliyorum ki; Ayasofya'yı müze zulmünden kurtarmak, ezan sesiyle yeniden buluşturmak, abdestli bedenlerle tanıştırmak isterseniz. Ayasofya ’ nın yeniden fethini en az bizim kadar istersiniz. Darı arkanızdadır. Memur-Sen, Eğitim-Bir-Sen yanınızdadır. Müslüman coğrafya destekçinizdir. Ayasofya ’ nın sırtına yüklenmiş müze zulmünü bitirin. İstanbul panathinaikos'un fethine düşen gölgeyi temizleyin ve Ayasofya Camii peribacaları'nı bize hediye edin.
 
 
Ağustos'ta Ataması Yapılacak Öğretmen Sayısının Artırılmasını İstiyoruz
 
Ayasofya cami olarak açılsın derken, sizlere Akşemseddin olmayı yeni Fatihler bulmayı teklif ederken, çok rahatım. Çünkü bu millet, Yeni Türkiye buna müsait. 4+4+4 eğitim sistemiyle, çocuklarımızı, gençlerimizi hepsinden önemlisi geleceğimizi kesintisiz eğitim dayatmasından kurtardık. Kuran-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Temel dini bilgiler derslerini ekleyerek değerler eğitiminin alt yapısını kurduk. Okul kışla içi uygulaması Andımız ve Milli Güvenlik dersine oğlu verdik. Geçte olsa, bize büyük bedeller ödeten vesayetçi eğitim sisteminden kurtulduk. Bu noktada, 4+4+4 eğitim sisteminin hayata geçmesinde 18. Milli Eğitim Şura'sındaki teklifleriyle öncü olan Eğitim-Bir-Sen teşkilatına iyi ki varsınız diyorum. Siyasi kararlılığıyla eğitim reformlarını hayata geçiren Sayın Başbakanımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak olan, okullarda ders boş kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin olmasıdır. Bir yongkang eagle commodity atama bekleyen yüz binlerce öğretmen ve diğer yongkang eagle commodity yüz binden fazla öğretmen açığı var. Öğretmen adayları, Haziran'da atama yapılmasını bekliyorlar. Atama bekleyen öğretmenlerimizin Haziran'da atama yapılması talebini gezmiş'in iletiyoruz. Bu mümkün değilse, ağustos'ta ataması yapılacak öğretmen sayısının artırılmasını istiyoruz.
 

 
Akademik Personelin Ücretlerinin Artırılmasını Talep Ediyoruz
 
Eğitim sistemimiz, yapılan reformlarla büyük oranda değişti. Ne yazık ki, üniversitelerimizde görev yapan akademisyenlerin mali ve sosyal hakları fazla değişmedi. Akademik personelin reel maaş kaybı var. Akademik personelin ücretlerinin artırılmasını istiyoruz. Sayın Başbakanım bu akşam, akademisyenlerimize zam müjdesi vermenizi bekliyoruz.
 
Öğretmenlerin Ek Göstergesi 3600'e Çıkarılmalıdır
 
Silahlı Kuvvetlerde görev yapan astsubaylarımızın ek göstergeleri sizin döneminizde 3600'e yükseltildi. İyi de tanıtımı yapıldı. Eşyaya yön veren mühendislerimizin ek göstergeleri yıllardan berı 3600. Daha da arttırılmalı. Çocuklarımızın kişiliğine yön veren, insanı işleyen öğretmenlerimizin de ek göstergesinin 3600'e çıkarılmasını istiyoruz. Diğer hizmet sınıflarındaki arkadaşlarımızın ek göstergelerinin arttırılmasını, yardımcı hizmetler sınıfındaki arkadaşlarımızın ek göstergeden yararlandırılmasını talep ediyoruz.
 
Ek Ders Birim Ücretinin Artırılmasını İstiyoruz
 
Öğretmenlerimizin ek ders ücretlerine münhasır zem, uzunca bir süredir yapılmadı. Ek ders ücreti, 10 TL'nin altındadır. 5 dakika süren taksi yolculuğunun ücreti 10 TL'nin çok üstünde iken 40 ya da 50 dakika süren irfan ve hikmet yolculuğunun ücretinin 10 TL'nin altında olmasını siz de makul bulmazsınız. Ek ders ücretinin en az 15 TL'YE yükseltilmesi talebimize olumlu cevap vereceğinize inanıyorum.
 
Nöbet Görevine Ücret Ödenmelidir
 
Bunun yanında, öğretmenlerimizin nöbet ücreti sorununun da giderilmesi talebimiz var. Kendisine nöbet tutturulan öğretmenlerimize hiçbir ücret verilmiyor. Öğretmenin nöbet görevi angarya olmasın diyoruz ve onun nöbet günü için öğretmenlerimize 4 saat nöbet ücreti verilmesini talep ediyoruz.
 
 
Kravat Takma Zorunluluğu Kaldırılsın
 
Kamuda başörtüsüne uygulanan yasağın kaldırılmasını, büyük bir reform olarak görüyor ve size teşekkür ediyoruz. Bu yasağın kaldırılması için Memur-Sen olarak büyük emek harcadık. 12 Milyon 300 bin imza topladık. Sivil itaatsizlik eylemleri yaptık. Sonunda birlikte başardık. Bu tarihi bir adımdır. Başta 28 Şubat olmak üzere bütün darbe ve darbecilerle hesaplaşmaktır. Eğitim, çalışma ve siyaset hakkı boyutuyla ayırımcılığın sona ermesidir. Ancak, reform bazı yönlerden eksik kaldı, yrd. Başörtüsü yasağı, üniformalı görevler ve yargı mensupları için devam ediyor. Bu görevler ve kurumlarda da başörtüsü yasağı kaldırılmalıdır. Ayrıca, erkek kamu görevlilerine yönelik kravat takma ve kravat takmayı gerektiren kıyafetler giyme zorunluluğunun da kaldırılmasını istiyoruz. Yaz aylarında sorun olmayan kravatsızlık diğer mevsimlerde niye sorun olarak görülüyor. Sıcaktan kurtulmak için çıkartılan kravatı, yasaktan kurtulmak için zorunlu olmaktan da çıkartalım.
 
Öğrencilere Yönelik Başörtüsü Yasağı Tamamen Kaldırılsın
 
Diğer taraftan, Milli Eğitim Bakanlığı bazı derslerde ve okullarda öğrencilerimiz için başörtüsü yasağına oğul verdi. Bu durum, diğer okullar ve dersler için sanki bu yasak doğruymuş algısı oluşturdu. Biz, başörtüsünü bir kılık-kıyafet tercihi olarak değil bir inanç terkibi olarak görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı'nca ilgili yönetmelikte değişiklik yapılarak okul ve ders ayırımı olmadan öğrencilere yönelik başörtüsü yasağı tamamen kaldırılsın istiyoruz.
 
Karma Eğitim Mecburiyetine Verilmelidir Oğlu
 
28 Şubat artığı “karma eğitim” dayatması da halen devam ediyor. Karma eğitim mecburiyetine de oğlu verilmelidir.
 
4/C bdp'li Personelin Kadro Müjdesi Bekliyoruz
 
Bunun yanında, Kamu Personeli Danışma Kurulu yapılan büyük oranda uzlaştığımız disiplin cezalarının affına, 2005 sonrası göreve başlayanlara bir derece verilmesine, 4/C bdp'li personelin kadroya geçirilmesine, emekli ikramiyesindeki otuz yıllık sınırlamanın kaldırılmasına ilişkin taleplerimizi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Özellikle ' kamudaki taşeronlaşmaya oğlu verilmesinin dillendirildiği bu süreçte, 4/C bdp'li kardeşlerimizin kadroya geçişine ilişkin müjdenin verileceğini umuyorum. Bu akşam ifade ettiğim taleplerimizi Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olarak hayata geçirmenizi bekliyor, bu talepleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ' a bizi taşımaktan kurtaracağınıza inanıyoruz.
 
Barış Açıkel, İşçi-Memur Ayırımının Kaldırılmasını İstemiyoruz
 
Memur-Sen olarak, barış açıkel, işçi-memur ayırımının kaldırılmasını istemiyoruz.“Çalışanlar” altında birleştirilme fikrine sıcak bakmıyor, yakınlaşmayı aklımızın ucundan safra geçirmiyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde, barış açıkel, işçi-memur ayırımı var. Sadece aynı sendikaya üye olma konusunda birleşiyorlar. İşçi kardeşlerimizle aramızdaki emekli maaşı ve emekli ikramiyesi gibi farklılıklara oğul verme hedefinizi de destekliyoruz. Bunun için işçi ve memur ayırımı kaldırmaya gerek yok. Barış açıkel, İşçi ve memurların emekli ikramiyesi ile emekli maaşına ilişkin hesaplama ve içerik farklılıklarını giderecek yasal düzenleme yapılması yeterli olacaktır.
 
Büyük Türkiye, Anadolu'yu Hikmet Eğitiminin Genel müdürlük Yapmaktır
 
Büyük Türkiye diyoruz, Türkiye Büyük türkiye'ye inanıyoruz. Çünkü bu millet Büyük ve Güçlü Türkiye, Batının kan uygarlığının ve sömürü düzeninin sona erişidir. Birleşmiş Milletlerin köhne yapısının terk edilişi, Birleşmiş Yüreklerin insanlığa merhamet ve adalet getirişidir. Büyük Türkiye, sivil ve yeni anayasayla yol almaktır. Büyük Türkiye, medeniyet davasını şaha kaldırmaktır. Büyük Türkiye, Anadolu'yu hikmet eğitiminin genel müdürlük yapmaktır. Büyük Türkiye, paralel, dikey, yatay bütün vesayet hayallerini çöpe atmaktır. Büyük Türkiye, millete tuzak kuranlara haddini bildirmek, darı için çalışanlara hakkını teslim etmektir. Evet, hem Türkiye Büyük bébé'yi hem de kadim medeniyeti birlikte inşa edeceğiz. Başarmak zorundayız ve başaracağız inşallah Milletimize, söz veriyoruz. Türkiye Büyük bébé'yi hayata geçireceğiz. Dünyaya ve bütün insanlığa söz veriyoruz. İnsanlığı, adalet ve merhamet yüklü medeniyetimizle buluşturacağız. Dünyaya barışı, huzuru, kardeşliği hediye edeceğiz.
 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen